Susarak Özlüyorum
Bazen susarak özlenir bir şeyler. Ta içinde bir yerlere tıkılmış kalmıştır. Öyle her zaman çıkmaz gün yüzüne, bildirim verip durmaz iki dakikada bir bünyeye... Sen bulursun onu, içini deşe deşe... Parça pinçik edersin, yeryüzü kabuğu gibi katman katman olmuş yüreğini... Yedi kat dibe inersin de inersin... Bazen gülersin, bazen dalarsın, bazen de derin bir iç çekersin; anılara, düşüncelere ve de geçmişe... Bazen çıkarsın bir dağın başına; hesap vereceğin makam sayısını "bir" rakamına indirebileceğin kadar zirveye çıkmak istersin. Hırıltılı sesinin kimseyi rahatsız etmeyeceği ya da hırıltının kimseden rahatsız olmayacağı bir yere yükselirsin. Güneş kucaklar seni, bütün turunculuğuyla... Birazdan yok olmayacakmışçasına hızlı hızlı iniyordur tavandan. Oturursun toprağa, vurursun tellere ve salarsın derinden bir avaz semaya... İşte o an açılır tüm katmanları, taşlaşmış yüreğinin... En derinlerden çıka gelir, sigara dumanı gibi yavaş yavaş, ince ince yayılır atmosfere... Güneş bata...